Osmanlı’da Cam Sanatı
Türk camcılığına dair en eski belgeler 16. yüzyıla dayanmaktadır. Bu belgeler Süleymaniye Cami ve külliyesinin muhasebe defterleridir. En önemli eserler ise günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen Surname-i Hümayun adlı minyatürlü yazma eserde gösterilen sahnelerde yer alıyor. Bu sahnelerde bulunan cam ustaları ve kullandıkları aletler Osmanlı cam sanatı döneminin değerini gösteriyor. Bu dönemde cam sanatçıları “camgeran”, baş sanatçılar “sercamger” olarak adlandırılırdı. Ustalar üretilen ürünlerin kalitesini kontrol eder, uygun olmayanları tespit eder ve bu ürünleri kırarak, üretenleri cezalandırırlardı. Aynı zamanda tüm camgeranlar padişah himayesinde bulunurdu.
17. yüzyılda Osmanlı’da yapılan camlar günlük kullanım eşyaları olarak hazırlanmıştı. Saklama kabı, mutfak eşyaları, şişe ve kavanoz gibi camlar üretilmişti. Bu ürünlerin yanı sıra sünnet şenliklerinde kullanılan kandiller de aynı dönem içerisinde üretilmeye başlanmıştı.
18. yüzyılda Mehmet Dede adında bir Mevlevi dervişi, İtalya’ya gitmiş ve orada cam sanatçılığına başlamıştı. Osmanlı’ya döndüğünde Beykoz İşi cam üretmişti. Beykoz İşi camlar ışığa tutulduğunda kızardığından billur kase, sahan, bardak vb. eşyalarda kullanımı oldukça yaygınlaşmıştı. Aynı zamanda Osmanlı mimarisinin başında gelen camilerin de süslemeleri cam kullanımıyla zenginleştirilmişti. 1848 yılında Sultan Abdülmecit’in emriyle Beykoz semtine bağlı Paşabahçe’de cam atölyesi kurularak, bir başka cam sanatı Çeşm-i Bülbül ve Beykoz İşi camlarının günümüze kadar gelmesini sağlandı.
1851 yılında Londra’da düzenlenen 1. Uluslararası Great Exhibiton of the Works of Insdustry of All Nations sergisinde birçok ülkeden gelen yarışmacılarla 22.000’den fazla eşya sergilenmişti. Bu sergiye Osmanlı Devleti’nden 700 kadar üretici gitmiş ve çok sayıda ürünle yarışmıştı. Osmanlı, 6 ay kadar açık kalan bu fuardan çok sayıda büyük madalya ve teşvik ödülleri ile geri dönmüştü.
Kaynak: http://www.antikalar.com/osmanli-cam-sanati
11.05.2022